Taşındık (www.borakizilatesli.com)
Hayata kameradan bakabilmek
İnsanlara bir şey göstermek adına hayata vizörden bakabilen insanların yaşadığı zorluklar, güzellikler ve görüntünün önemi
BORA KIZILATEŞLİ
Neredeyse tüm izleyiciler üzerinde etkili olan televizyon görüntülerinin toplumun beğeni ve ihtiyaçlarına yönelik olması çok önemlidir. Peki, bir televizyon için olmazsa olmaz olan
görüntüler nasıl ve ne şartlar altında kaydediliyor? Normalde bir insanın basit veya sıradan gördüğü bir şeyi sıradan olmayan bir bakış açısıyla sanatsal hale getiren kişiye kameraman
deniyor. Çekilen görüntülerin kaliteli olması için öncelikle kameramanın üçüncü gözünün iyi olması gerekiyor. Buradaki üçüncü göz kameradır. Kamera ve kameraman her zaman bir bütün olarak hareket etmelidir ki üçüncü göz yani kamera insanların kamusal yararları için çalışabilsin.
Toplumumuz içerisinde insanlara bir şeyler göstermeden onlara ne bir şey kazandırabiliriz ne de
onları bir şeylere inandırabiliriz. Kameramanın kaydettiği görüntüler ne ise toplum hayata o gözle bakar yani kameramanın gözünden, bu nedenle kameramanların olaylara
bakış açısı çok önemlidir. İyi bir kameramanın özellikleri ise cesur olması, kamerasıyla bütünleşebilmesi, objektif olması, bir olayı farklı yönlerden kaydedebilmesi, altıncı
hissinin kuvvetli olması ve en önemlisi kamerasının objektifinden bakarken duygularını
bir kenara bırakabilmesidir. Dünyanın en zor mesleklerinden biri olan kameramanlıkta
iyi bir kameraman, birçok insanın kaçıp uzaklaştığı bir olayda kendisine zarar geleceğini bilse
de o olayın üzerine gider. Kameramanın savaş haberlerinde, gösteri haberlerinde,
doğal afetler gibi çeşitli alanlarda hava şartları ve çeşitli teknik olanaksızlıklara rağmen
kayıtta kalabilmesi , hayata dair çok özel saniyeleri kayıt altına kalabilmesini getiriyor.
Haber yapması gereken yerlerde kameramanın görüntü almasına engel durumlarda dahi pes etmemesi gerekiyor. Tüm bu zorluklara rağmen kameraman olmanın ve görüntü kaydetmenin
zevkli yönleri de vardır. İnsanların sizin çektiğiniz görüntüler ile bilgilendiğini, bilinçlendiğini,
eğlendiğini görmek o görüntüyü çeken kişide çok güzel duygular uyandırır. SKYTÜRK kameramanı Salih Ertem’in kameramanlık ile ilgili düşüncelerini alacağız.
Kameramanlığa ne zaman başladınız?
2003 senesinde başladım.
Niçin bu mesleği seçtiniz?
Medyanın üzerindeki lekelere rağmen insanlara faydalı olmak adına insanlara doğruyu göstermek adına bir şeyler yapmak gerekiyor diye düşündüm. Bunun yanında maceracı ruhumdan, sanatla savaşı bir araya getiren bir meslek olduğundan, herhangi bir olaya sıradan bakmadığımı düşünerek ve bu işi severek sürdürebileceğim için kameramanlığa yöneldim. Bu işe sevgim ise çocukken bana alınan bir fotoğraf makinesi sayesindedir. İnsanların yaşadığı güzel anıları kaydetmek onları yıllar sonra tekrar hatırlamak ve hatırlatmak tarihe bir anlamda net bir şekilde şahitlik etmek çok güzel bir duygu.
İşe nerede başladınız ve nerelerde çalıştınız?
TVnet'te başladım. Daha sonra SKYTURK, NTVspor, ve Show TVde çalıştım. 6 yıldır bu işi
severek yapıyorum. Televizyon programları reklamlar, spor olayları alınıza gelebilecek pek çok şeyi kameramla kaydettim.
En unutamadığınız anı?
Sizde hatırlarsınız ki akın tarihte İstanbul Bostancı’da emniyet
güçleri ile örgüt evi arasında çatışma yaşandı. Haberi ilk aldığımda dışarıda başka bir habere gidiyorduk. İstihbarat şefimiz tarafından gelen telefonla Bostancı mevkiinde yaşanan bu vahim olayın görüntülenmesi için o adrese doğru yöneldik. Yolda olayın büyüklüğünü düşünürken
muhabir arkadaş da olayla ilgili bilgi toplamaya çalışıyordu. Muhabirimizin aldığı bilgileri duyunca
ben de bu olayın bana düşen kısmını en iyi şekilde yapabilmek için kafamda kurgulamaya başladım. Olay yerine vardığımızda kafamdaki bütün planlar alt üst olmuştu. Çünkü düşündüğümüzden daha büyük ve daha tehlikeli bir haber olduğunu fark etmiştim. Bu
zorluk ortamında habere nerden başlayacağımıza fırsat kalmadan adressiz kurşunların hedefi haline gelmiştik. Bu durumumuzun bile haber haline gelebileceğini düşündüğüm esnada
yanımda bulunan kameraman arkadaşımın bir anda kanlar içinde yere yığıldığını
fark ettim. Daha içinde bulunduğumuz ortamın şokunu atlatamadan yaşanan bu
olay mesleğimin ilkelerini bana bir kere daha hatırlattı. Arkadaşıma yardım etmek ile haberi
çekmek arasında kaldım. Ve yardım edememenin üzüntüsü ile haberi çekmeye devam ettim. Çünkü bu davranışı bu meslek benden bu şekilde istiyor bu da hiç yaşamak istemeyeceğiniz
olaylardan birisidir. Ve bu olayı hayatım boyunca unutamayacağım, gerek oradaki yaralılar gerek yaralanan kameraman arkadaşım gerekse insanların içinde bulunduğu panik ortamı
ve en önemlisi yanında yatan bir yaralı meslektaşına rağmen çekim yapmaya çalışmanın psikolojisi aklıma kazındı.
Bu meslekte hedefleriniz nelerdir?
Mesleğim gereği bazı olaylara şahit olup ve kimi insanları tanıdıktan sonra hayvanlara olan ilgim daha da arttı ve hayvanlar alemiyle ilgili belgesel çekmeyi çok istiyorum. Şaka bir yana hayvanlar gerçekten apayrı bir alemdir onların yaşayışı çok ilgimi çekiyor onlara televizyondan değil de
birde objektifimden bakmayı çok isterim.
Peki kameraman olmak isteyen arkadaşlara tavsiyeleriniz nelerdir ?
Öncelikle ne olursa olsun kolayca vazgeçmemelerini ve bu işi severek yapacaklarsa bu yola başlamalarını tavsiye edebilirim çünkü bu sanatı ya da mesleği artık siz ne olarak görüyorsanız
severek yapmadığınız sürece asla bu işte başarılı olamazsınız ve bir yerlere gelemezsiniz.