Taşındık (www.borakizilatesli.com)
SEVGİLİ DOMUZ GRİBİ YARDIM ET BİZE !
Sevgili virüs,
Sen beni tanımazsın, istersen önce sana kendimi tanıtayım.
Ben bir Türk'üm.
Atalarım, dedelerim, ninelerim binlerce yıl yaşamışlar yeryüzünün dört bucağında: Orta Asya'dan Avrupa içlerine kadar ayak basmadığımız yer kalmamış.
Büyük salgınlar soyuma pek zarar verememiş. Genelde
temiz bir soy olduğumuz için midir bilemem ama ne öyle büyük veba salgınları ne de başka tür salgınlar fazla etkili olabilmiş.
Ama soyumu kurutan başka mikroplar çıkmış.
En büyük mikrop elbette Batının kendisi.
Atalarım bu mikropla karşılaştıktan sonra kitleler halinde kırılmaya başlamış.
Balkanlar'da, Rumeli'de tam 5 milyon Türk soykırımla yok edilmiş.
Kafkaslar'da Ermenilerin, Rusların kırıp geçirdiği Türk'ün sayısı da 1 milyonun üzerinde.
Orta Asya'da Stalin gelmiş ve kırmış yüz binlerce atamı.
Arap yarımadasında yine yüz binlerce soydaşımız yok edilmiş.
Bunca mikrop tarafından yok edile edile Anadolu'da ancak tutunabilmişiz ki, “hasta adam” diye saldırmış bu defa da Batılı mikroplar ve öldürmeye kalkmışlar beni.
Sonra bir mucize olmuş sanki.
Büyük bir Türk çıkmış ve kurtarmış soyumu.
O'na bu nedenle Atatürk deriz biz.
Bu büyük “doktor”un Batılı mikroplara karşı tek aşısı varmış, milliyetçilik.
Türk'e kendisine güvenmeyi öğretmiş; “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” demiş.
...
Hakikaten de Türk'ü kendi kanı kurtarmış.
Kurtarmış ama yine de Batılı mikrop Anadolu'da kökten yok edilememiş.
Batılılar gidince bu mikrop bazı Türk görünüşlü insanların vücuduna yerleşmiş.
Bunlar tıpkı Batılılar gibi Türk'e düşman olmuşlar ve Türk'ü yok etmek için uğraşmışlar.
Bu virüse yani Batıcılık virüsüne biz genelde daha siyasi bir isim veririz; “vatan hainliği” deriz.
Sen belki bilmezsin ama bu virüs senden bin kat daha tehlikelidir.
Senin gücün sınırlıdır ama bu hainlik virüsü Türk'ü hep yok etmiştir.
...
Son 7 yıldır ise ülkemiz sanki karantinada.
Ama öyle koruma karantinası değil.
Burada bizler toplama kampında gibiyiz.
Hani Hitler'in toplama kampları gibi.
Bu kampta biz Türkler açlığa terk edilmiş durumdayız, halk olarak gittikçe fakirleşiyoruz ama kimilerine göre bu teğet geçmekmiş.
Sonra bin yıldır yaşadığımız bu ülkeyi bile bize çok görüyorlar.
Diyorlar ki siz işgalcisiniz, barbarsınız; sizi bu ülkeden atacağız.
Yani bu toplama kampında ya yok edileceğiz ya da buradan, yani yurdumuzdan sürüleceğiz.
“Zaten yaşamıyorsunuz sürünüyorsunuz” dersen doğrudur ama beterin de beteri var yine.
...
Anlayacağın zordayız ve yardım istiyoruz.
Yardımı senden istememin nedenine gelince...
İçimizdeki bazı mikroplar o kadar etkili yerlere yerleştiler, yapıştılar ki onları oralardan atacak gücümüz yok.
Halkımız kendi kanını emen asıl mikroplardan değil de nedense senden korkuyor.
Sana karşı aşılar üretiliyor, büyük kampanyalar düzenleniyor.
İçimizde bazı insanları senin öldürdüğünü biliyorum.
Biliyorum ama yine de senin gibi öldürücü bir virüsün kapısını çalıyorum.
Sakın yanlış anlama “iti ite kırdırmak” gibi bir politika değil bu, çünkü senin bir itliğini görmedim.
İstersen “dinsizin hakkından imansız gelirmiş” diyelim buna.
Bir diktatörümüz var adını belki duydun belki duymadın.
Zaten adının da çok önemi yok.
Şu dünyada kapladığı yer ancak bir mikrop kadar alanı bulur.
Şimdi bu despot senden hiç korkmuyor.
Asla domuz gribi aşısı olmam diyor.
Ben bunu duyunca sevindim, acaba bu milletin başaramadığını sen yapar mısın diye düşündüm.
Ne dersin?
Bize yardım eder misin?